Merkez Bölgesi

MARMARA OTELİ, TARİHÇE

SUZAN ÇAĞIL CESUR ve SEÇİL ÖZCAN

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZİSİNDEKİ (Turistik) Marmara Oteli’nin yapımına Türkiye Emlak ve Kredi Bankası’nın sağladığı teknik destek ile birlikte AOÇ yönetimi tarafından 1953 yılında başlanmıştır, ancak inşaat 27 Mayıs 1960 tarihinde maddi durumdan dolayı durmuştur. 1964 yılında çiftlik yönetiminin de isteğiyle o güne kadar yapılan masrafların ve inşaatın devamı ve tamamlanması için gereken tahmini miktarın hesaplanması yapılmıştır. O dönemde inşaatın durması da halk arasında inşaatın sağlam olmadığı yönünde söylenceler çıkmasına sebep olmuştur. Otelin tamamlanmayan kısımlarının projesi Turizm Bakanlığı ve Türkiye Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü aracılığıyla Türkset firmasına verilmiştir. Yine aynı dönemde oteli kiralamak için de çeşitli talepler olduğunu ve bu taleplerin inşaatın tamamlanmasından sonra değerlendirilmek üzere beklendiği görülmektedir. [1] Daha sonra inşaatın Emek İnşaat tarafından tamamlandığını görüyoruz.

Marmara Oteli’nin ilk tamamlanan bölümünde toplamda 52 oda, 85 yatak bulunmaktadır. Bu bina bodrum, zemin, bir ara kat ve iki kattan oluşmaktadır. Bodrum zemin katta 1 pavyon ve Amerikan bar, zemin katında bir büyük salon ve resepsiyon salonu bulunmakta, ara kattan itibaren de odalar bulunmaktadır.[2]

Ulaşılabilir resmi belgelerde herhangi bir kayıt bulunmasa da Marmara Oteli’nin ilk halinin mimarı Ertan Balin’dir. Yapı, çiftlik içerisinde daha önce yapılan yapıların aksine bir Türk mimar tarafından yapılmasına karşın Egli tarafından tasarlanan bu yapılardan mimari üslup açısından ayrı düşmemektedir.

Marmara oteli yapıldığı yıldan itibaren, etkin olarak kullanıldığı süre içerisinde, Ankara’nın sosyal hayatının önemli bir parçası olmuştur. Ünlü isimleri de sık sık konuk eden otel, balo salonunda gerçekleştirilen davetlerle de adını duyurmuştur. [3]

Marmara Oteli’nin iç tasarımı dönemin modern mimari yaklaşımını yansıtır niteliktedir. Döşeme ve duvarlarda kullanılmak üzere özel malzemeler seçilmiştir. Giriş holü duvarlarında saydam oniks taşı, zeminde ise Toroslardan çıkan yeşil mermer kullanılmıştır. Yapının dış cephesi içinse traverten tercih edilmiştir. Mobilyalarından restoran kısmında kullanılan porselenlere kadar hemen hemen her şey özel sipariş üzerine üretilmiştir. Teknik teçhizatın çoğunluğu yurtdışından ithal edilmiştir. [4] Bunların yanısıra dönemin modern seramik sanatçılarının seramik pano, duvar ve bitişleri de otel dekorasyonunda kullanılmıştır. Füreya Koral’ın, Bedri Rahmi’nin, Eren Eyüpoğlu’nun eserleri otelin değişik mekanlarında yeralmaktaydı.

Otelin etkin olarak hizmet verdiği tarihlere kesin olarak ulaşılamamakla birlikte, yapının son ‘uyku’ ya da ‘hayalet’ döneminin, yıllarca süren davalar ve tartışmalarla hatırlanan sürece bağlı olarak 1984 yılına tarihlenen geliştirme ve genişletme girişimleriyle başladığı söylenebilir.

1994 yılı AOÇ yıllık raporundan alınan bilgiye göre, 1984 tarihinde yapılan ihale sonunda mevcut otele iki kat daha ilave edilmesi kararlaştırılmıştır: Ek inşaatın işleri işadamı Tahsin Kaya’nın sahibi olduğu Kayalar İnşaat’a verilmiştir. Otelin, 1985 yılında kullanımına açılmak kaydıyla 20 yıl süreyle, yine aynı şirkete kiraya verilmesi düşünülmüştür. Ancak firmanın hazırlattığı teknik rapor uyarınca binaya iki kat ilavesinin sakıncalı olduğu belirtilerek 1985 yılında eski binayla bağlantılı 14 katlı yeni bir otel binasına başlanmıştır. 1987 yılının Temmuz ayından itibaren Kayalar İnşaat’tan kuruma gönderilen yazılar ile kiralama süresinin 20 yıldan 49 yıla çıkarılması ve inşaat süresi boyunca kira alınmaması talep edilir. Teklifi reddeden AOÇ yönetimi, Kayalar İnşaat’a defalarca ihtarname yollamış ancak şirket bu süre zarfında kira ödemekten kaçınmıştır. Bu sırada devam eden inşaat 1988 yılında yüklenici firma tarafından durdurulmuştur.  1991 yılında kira uzatma talebi kabul edilmeyen firma, AOÇ yönetimine karşı bu konu için dava açmış, davayı 1993 yılında kazanarak kira süresinin 49 yıla çıkarılması hakkını elde etmiş; karar Yargıtay’ca onaylanmıştır. Sonuç olarak yeni bir ihale konusu olması gereken Marmara Oteli işletme hakkı, mahkeme kararınca uzatılmış ve yatak kapasitesi ihalede belirtilenden fazla olmasına rağmen kira bedeli ilk yapılan sözleşmedeki haliyle kalmıştır. Bu durum AOÇ ve Kayalar İnşaat arasındaki dengeyi AOÇ aleyhine bozar. Ancak AOÇ 1994 yılında başvurarark bu kararı da iptal ettirir. [5]

Böylece tadilat ve ek inşaat 1984 yılında başlayıp 1985 bitecek ve işletme aynı yıl kullanıma açılacakken, otel hem özgün niteliğin yitirmiş, hem de kaba inşaat olarak kalmıştır. Mahkeme kararına uymayan yüklenici firma sonrasında inşaata devam etmeyip kira da ödemeyerek araziyi bir tür işgal etmiştir. Bu süre boyunca iki taraf arasında davalar sürmüştür. 2010 yılında çıkan bir gazete haberine göre AOÇ yönetimi 2,5 milyon liralık birikmiş kira gelirine kavuşmuştur. [6] Ancak dava süreci burada son bulmamıştır. Yüklenici firmanın arazinin bağlı bulunduğu belediyelerle ve arazi sahibi olan AOÇ yönetimiyle devam eden davaları da bulunmaktadır. Örneğin, 2013 yılında çıkan bir gazete haberine göre 14 katlı otel inşaatına kaçak olarak eklemek istediği 1,5 kat yüzünden Yenimahalle Belediyesi’yle de mahkemelik olan Tahsin Kaya, bu süre içerisinde inşaata devam etmemiştir. [7] Bununla birlikte söz konusu araziyle ilgili davaların çoğuyla ilgili devam eden süreç ve konunun hassasiyeti sebebiyle yeterli ve güvenilir bir bilgiye ulaşılamamaktadır. [8]

2012 yılında söz konusu araziye Başbakanlık Kampüsü yapılmasına karar verildiğinde tamamlanmamış inşaatın yapılacak olan yapıya zarar verebileceği yönünde raporlarla mevcut inşaatın yıkılması gündeme gelmiştir. [9] 2013 yılında, Marmara Oteli’nin de içinde bulunduğu ve Orman Genel Müdürlüğü tarafından kullanılmakta olan AOÇ arazisine Başbakanlık Kampüsü yapımına karar verilmesiyle, arazinin Müdürlük binalarıyla otelin yıkımı gündeme geldi. Yıkım kararının alınmasıyla birlikte, ilkin 2013 başlarında sonradan eklenen 14 katlı otel yapısı karkasının yıkımı gerçekleştirilmiştir. 1953 yılında yapılan ilk otel binasının yıkımı ise, AOÇ yönetiminin yenileme çalışması yapmayı düşünmesinden dolayı aynı tarihte gerçekleşmemiş; ancak alınan hasar-tespit raporuna göre kurtarılamaz olduğu düşünülen marmara Oteli, 2013 yılının Ağustos ayında yıkılmıştır.

 

[1] Bu paragraftaki bilgiler Türkiye Emlak veKredi Bankası A.O. Genel Müdürlüğü tarafından Atatürk Orman Çiftliği Genel Müdürlüğü’ne yazılan resmi yazıdan alınmıştır. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Fon No:30, 1 0 0 – Kutu No:104 – Dosya No:651 – Sıra No:9

[2]Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Fon No:30, 1 0 0 – Kutu No:104 – Dosya No:651 – Sıra No:9

[3] Erdal İpekeşen, “Ankara Bu Hazin Tabloyu Hiç Haketmedi Ama…”, Hürriyet, December 5, 2010.

[4] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Fon No:30, 1 0 0 – Kutu No:104 – Dosya No:651 – Sıra No:9

[5] Paragraftaki bilgiler Atatürk Orman Çiftliği 1994 tarihli Yıllık Raporu’ndan alınmıştır.

[6] Erdal İpekeşen. “Ankara Bu Hazin Tabloyu Hiç Haketmedi Ama…”, Hürriyet, December 5, 2010.

[7] Ender Baykuş. “Kent İçin Yeni Umut”, Hürriyet, February 13, 2013. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21675841.asp

[8] AOÇ personeliyle yapılan görüşmeden.

[9] Ender Baykuş. “İşte Başkentin Ucubeleri”, Hürriyet, September 29, 2012. http://www.hurriyet.com.tr/ankara/21579197.asp

 


HAFIZALARDAN SİLİNEN MARMARA OTELİ

SEÇİL ÖZCAN ve SUZAN ÇAĞIL CESUR

 

“Ben 80 doğumluyum. Binanın sadece inşaat halini hatırlıyorum. Başka bir şey hatırlamıyorum.”[1]

Marmara Oteli yasal süreçlerin kent mekanına olan etkisini izlemek için iyi bir örnek teşkil etmektedir. 1953 yılında yapımına başlanan otel binası teknik ve yasal aksaklıklar yüzünden uzun bir süre amaçlanan şekliyle halkın kullanımına sunulamamıştır. Marmara Oteli’nin yapımına başlandığı yıldan itibaren geçirdiği süreçler yapının kentlinin hafızasında edindiği yeri de etkilemiştir. Yapının aktif kullanıldığı yıllardaki anılar yavaş yavaş hafızalardan silinirken yeni nesiller Marmara Oteli’ni ancak kent siluetinde atıl durumda bir inşaat olarak hatırlayabilmektedir.

1984 yılında başlayan süreçle otelin ilk haline ek olarak düşünülen 14 katlı bina 2013 yılında Başbakanlık Kampüsü yapılması için yıkılana kadar inşaat halinde kalmıştır. Geçirilen yasal süreçler ve AOÇ yönetimi ile yüklenici firma arasındaki anlaşmazlıklar sonucu yapımına devam edilemeyen otel mekanın kentin içindeki algısını da etkilemiştir.  29 yıl bitmeyen inşaat sonucu, çiftlik arazisi içerisindeki diğer faaliyetler devam ederken, otelin bulunduğu ve bir zamanlar Ankara insanı için önemli bir buluşma noktası olan mekan insansızlaştırılarak kaderine terkedildi. Askeriyenin de araziyi kullanması, yıllardır çürüyen inşaatın tehlike oluşturması, mahkeme sürecinin devam etmesi gibi etmenler arazinin eski kullanım şeklini kentlinin hafızasından sildi.

Sonuç olarak gelinen noktada; çoğu ekonomik nedenlere dayandırılan politik ve hukuksal anlaşmazlıkların, kentsel/kamusal olan bir mekanı yok ettiği açıkça görülmektedir. 1953 yılında inşa edilmiş Marmara Oteli’nin iki aşamada yaşadığı bu “kayboluş” / “yitme” halinin, salt yapının yıkılmasından ibaret olmadığı ortadadır. Otuz yıla yaklaşan bir süre boyunca, arazi üzerinde terkedilmiş halde varlığını korumuş on dört katlı ilave otel yapısı, herhangi bir işleve sahip olmadan ve sadece uzun süreli görsel varlığı ile bile zaman içerisinde Marmara Oteli yapısını kentlilerin hafızalarından silmiştir. Öyle ki kentin kaybolma tehlikesi içindeki mimari değerleri uğruna sıklıkla çalışmalarını yürüten Mimarlar Odası Ankara Şubesi bile, söz konusu on dört katlı yapının kentsel dokuya verdiği zararı gözeterek yıkılması için yıllarca çaba sarf ederken; ilk Marmara Oteli yapısının varlığından ve arkasındaki öyküden haberdar olamamıştır.

Söz konusu tablo, bugün otelin üzerinde bulunduğu arazi ve otel yapısı hakkında birden fazla kuşağın birbirlerinden farklı hafızalara sahip olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Birinci kuşak için yerleşke rekreasyon etkinlikleri ile; otel yapısı ise özel günlere yönelik olarak düzenlenen organizasyonları ve eğlenceleri ile hafızalarda yer etmiştir. Sonraki kuşak Marmara Oteli denildiğinde, Ankara kent siluetinde beliren on dört katlı, terk edilmiş yapıyı hatırlamaktadır. Diğer bir taraftan gelecek olan yeni neslin; ne otel yapıs ı/ yapıları ile ilgili, ne de probleme konu olan yerleşke ile ilgili -halen inşaatı süren Başbakanlık Binası dışında- herhangi bir hafızaya sahip olamayacağı ortadadır.

Bugün Marmara Oteli halen, bir mekanı “unutmak” olgusu ve bunun hangi şartlar altında oluştuğunu, bir kentsel dokunun ya da mekanın geçirdiği dönüşümlerin kentlilerin hafızalarının nasıl birer parçası olabileceğini ya da bunun aksi bir düşünce olarak kentliye ait hafızanın kentsel ve mekansal dönüşümlere nasıl yansıyabileceğini tartışmaya açmaya devam etmektedir.

[1] Marmara Oteli hakkında bir kentlinin ifadesi.