ÖYKÜ, ROMAN VE ŞİİRLERDE AOÇ

ZİRAAT MARŞI

 

Sürer, eker, biçeriz, güvenip ötesine
Milletin her kazancı, milletin kesesine,
Toplandık has çiftçinin Atatürk’ün sesine,
Toprakla savaş için ziraat cephesine.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz,
Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz.

İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak.
En yeni aletlerle en içten çalışarak,
Türk için yine yakın dünyaya örnek olmak,
Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alnı ak.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

Kuracağız öz yurtta, dirliği düzenliği,
Yıkıyor engelleri, ulus egemenliği,
Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği,
Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

Güfte: Behçet Kemal ÇAĞLAR

Beste: Ahmet Adnan SAYGUN

 

 

 

 

 


 

ÖLMEYE YATMAK‘TAN

15 Mart

Bugün kardeşimin doğum günüydü. Çiftliğe gittik ve babamın uzaktan bir tanıdığı olan Osman beyin delâletiyle Ulu Ata’mızın evini gezdik. Bira fabrikasına da girdik. Bize tatmak için bira verdiler. Hayatımda ilk içkimi de böylece içmiş oldum. İkram olduğu için annem de ses çıkaramadı artık. (Aslında, bu benim ilk biram değil. Metinlerde bir sefer kaçak içmiştim…) s 159

* * *
5 Nisan Pazar
Sabahleyin sekiz buçukta mektepte toplanarak arkadaşlarla Gazi Çiftliği’ne gittik. Hava çok güzeldi. Biz sekiz bisikletliydik. Güner çok neşeliydi. Benim akşamki durumlardan ötürü önce pek keyfim yoktu. Fakat yola koyulduktan sonra her şeyi unutmuştum. Nejat’ın annesi çok güzel bir dolma yapmıştı. Bana annem akşamdan kalan ve Ferda hanımefendinin gönderdiği undan yapılmış börekten vermişti. Çiftlikte biraz gezdikten sonra Söğütözü’ne giderek yemeğimizi orada, çimenlerin üstünde yedik. Sekiz kişi tam üç şişe de bira içmiştik. Biraları Yılmaz getirmişti. Birayı içince beni biraz tutar gibi oldu. Ziya beyi gözümün önüne getirerek hakkımın hepsini içmedim. İlerde Kız Lisesi’nden bir grup da, başlarında öğretmenleri olduğu halde bahar bayramı yapmaya gelmişlerdi. Biz önceleri onlarla hiç ilgilenmiyorduk. Kendi aramızda top, birdirbir oynayarak eğleniyorduk. Fakat Güner, biraz çakırkeyf olmuş, “Böyle yaban ayıları gibi kızlara uzaktan bakmak biz Atatürk çocuklarına yakışmaz. Uygar olmalıyız…” deyip duruyordu. Nejat bir kızı seviyormuş. Onu anlattı. Yılmaz da biraz açık saçık konuşuyor. Evet, ben bu hususlarda geniş ve ileri fikirliyimdir. Fakat her şey terbiye dahilinde olmak şartıyle. Bu konuşmalardan biraz canım sıkıldığı için, “Çocuklar, ben bisikletimle az dolaşacağım” deyip yanlarından uzaklaştım. (…) s 163 
 
* * * 
 
10 Haziran
Havalar artık iyice sıcaklaştı. Kampta çok sıkıcı talimler yapıyorduk. Fakat dün durum biraz değişti. Yürüyüş kolu halinde Karadeniz havuzuna gittik. Yollarda hep bize baktılar. (…) s 172 

 

Adalet Ağaoğlu (1976) Ölmeye Yatmak, Remzi Kitabevi, Ankara.